Bu blog Mia Wallace'ın içini dökmesi, yazıp kurtulması, anlatıp rahatlaması ve anılarını paylaşması içindir.

Mia ve ablası.

Şimdi size ablamla beni anlatıcam biraz. Daha önce Ablamdan bahsetmiştim. İşte bu garip ve tatlı kızla aramızda farklı bir bağ var.

Aramızda farklı bir dil geliştirdik ve yıllarca ablamla kalabalık ortamlarda bile dedikodu yapmayı başardık. Kimse ne dediğimizi anlamıyor ve yıllar geçti annemle babam bile hala çözemedi bu dili.

Bu dil okey oynarken muhteşem bir rahatlık sağlıyor. Bütün elimizi birbirimize rahatlıkla anlatabiliyoruz. Sinir oluyorlar bize ya da "
bunlar çift olmasın yaa" diye çemkiriyorlar sık sık.
(bir ara kendimize özel bir alfabe bile geliştirmiştik ama zor oldu biz yine konuşma dilimizle devam ettik ehe)

Şimdi biz sürekli "
biz aynıyız yaaa", "hep aynı şeyleri düşünüyoruz, hep aynı şeyleri hissediyoruz" gibi şeyler söyleyip, kendi kendimizi havalara sokuyorduk. Hatta bir ara o kadar psikopat olmuştuk ki küçükken aynanın karşısına geçip, "senin de gözün var benim de, senin de saçların uzun düz, benimki de öyle, aa biz ikikizzz" bile demişliğimiz vardır.. Düşünün artık :)

Bir gün bir dergide
"partnerini tanı" şeklinde bir test vardı. Aynı soruya hem kendine göre, hem de partnerine göre cevap veriyordun. Acaba birbirinizi ne kadar tanıyorsunuz? tarzında bir şeydi. Biz sorsan aynıyız ya hevesle başladık testi çözmeye.

Test bitti, karşılaştırıyoruz cevapları, inanın bütün cevaplar aynı. Yani gerçekten birbirimizi tanıyormuşuz dediğimiz kadar. Ama o da ne?
Son soru şöyle bir şeydi:
"Bir çiçek çizin"
Ben de normal öylesine bir çiçek çizmişim bir de çiçeğin sapı ve kenarına bir yaprak kondurmuşum. Ablam da aynı öyle bir çiçek çizmiş.

Bana her şey olumlu görünüyor ama ablamın birden yüzü attı ve çiçeğe bakarak

"
ama sen yaprağa damar çizmemişsin!" diye bağırdı.... Ama nasıl sinirli.

Ben de baktım gerçekten o damarla uğraşmış ama benim yaprak dümdüz ne damar var ne bir şey. Mahçup mahçup bakıyorum "
ama şey hızlı hızlı çizdim yoksa ben hep damar çizerim ki yaprağa.." diye geveliyorum. (inanın normalde yaprağa damar çizmekle uğraşırdım)

Sonra yıllar geçti, diyelim bir konu oluyor, biz aynı şeyi düşünüyoruz ya da aynı anda aynı şeyi söylüyoruz ve ben "
yaa biz gerçekten aynıyız yaa! bizim gibi kardeş yok ;)" diyorum ve aldığım cevap tahmin edersiniz ki hep aynı.....

"Ama sen yaprağa damar çizmedin"
Tek fark artık gülerek söylüyor.

Petit Beurre arası Nutella

Dün yine ablamla serin diye balkonda oturuyoruz. Ablam birden acıktı gece saat 1. İşte ne yesek ne yesek.. Pide almış eline "boş boş da gitmiyor ki" diyor bana bakıyor. Pidesini elinden aldım hatta yanına bir pide daha ekledim, içine nutella sürdüm getirdim. Ablam resmen bana sevgi doldu. Nasıl mutlu anlatamam (hepsini bitiremedi ama olsun)

Tam da bu sırada (pidenin içine nutellayı sürerken) aklıma çocukluğumdan içimde yara olan bir şey hatırladım.

Küçüğüm henüz 6 yaşındayım sanırım.. Misafirliğe gitmişiz. Ablamdan bir yaş küçük, benden bir yaş büyük bir kız var, Elif. İlk arkadaşımız. Onların evine gittik işte teyzesi Ayşegül abla yere bir örtü serdi, 2 paket petit beurre getirdi, yanında sarelle.
"hadi çocuklar gelin" dedi. Buraya kadar her şey normal. Garip olan benim çekingenliğim ve duygusallığımla başlıyor.

Bir bisküvi alıyor üzerine sarelle sürüyor sonra bir bisküvi daha alıp üzerine koyuyordu. Böyle süper bir şey, iki bisküvi arasında çikolata.. ımm muhteşem yani ve bende bayılırım.
Ama niyeyse o an bana bir çekingenlik geldi. "Ben istemem" dedim. (halbuki deli gibi istiyorum)

Ayşegül abla da "niye sevmiyor musun?" dedi. Bende bir kere istemem demişim, sonra seviyorum da diyemiyorum. O ne düşündüm bilmiyorum ama "ı ıı sevmem" dedim. İstiyorum ki biraz üstelesin "olsun ya bir tane ye" desin. Ama hiç üstelemedi "iyi peki" dedi. Elife ablama kardeşime tonlarca yaptı o minik sarelleli bisküvilerden.

Bende salak gibi izleyip durdum. Canım çok çekiyor yiyemiyorum. Kimse de "al sende ye" demiyor. Ha ne de olsa Mia sevmiyor modundalar. Neyse sonra eve gelip ağlamıştım.
Durup dururken kendime dram yaratmışım resmen. Bir olay olduğuda yok hani, otur orda al ye di mi. Çekingenlik işte..

Neyse dün pidenin içine nutellayı sürerken aklıma geldi, bir de kendimce sinirlenip,
"bir kere bu nutellayla daha güzel olur, o neydi öyle çikollamı çakellemi ne öyle bir şeydi kesin, ben daha güzelini yaparım, hem taze pidenin içinde de çok güzel olduu, hıhhhh" gibi söylendim.
Ve de sizinle paylaşmak istedim :)

turkce karakteri olmayan baslik..

su an discideyim ve ilk defa telefondan blog yazimi yazmaya calisiyorum. Buraya kadar geldigime gore basaricakmis gibi hissediyorum. ust damagimi bir guzel uyusturdular. Yine aksam dis etlerim kanicak ve hic bir sey yiyip icemicem.. Bir tanecik dolgum kaldi yapilicak ama bu arada sevgili doktorum Asli hanim dis etlerine de bir tedavi yapmamiz lazim dedi ve butun damagi uyusturdu. Bu sirada tam olarak uyusmasini beklerken dergi verdi okuyup oyalanmam icin ama beni oyalamiyorlar. Su an cok daha egleniyorum ve birazdan dis etlerimin kanicani bile unuttum. dergi isimleri istanbul life.. Okumasam daha iyi ayrica teknolojinin tum nimetlerimden yararlandigim icin kendimi kutluyorum. iste geldiiii doktorum asli hanim. Teknoloji iyidir.

Ekmek Arası - Charles Bukowski

Çok sevdiğim bir kitap ve bazı sevdiğim bölümlerini paylaşmak istiyorum.
Chinaski nerdeyse her akşam -banyoda- babasından dayak yer. Yine babasından yediği bir dayak sonrası: "Banyodan çıktığını duydum. Banyonun kapısını kapattı. Duvarlar harikuladeydi, küvet harikuladeydi, lavabo ve duş perdeleri, hatta tuvalet bile harikuladeydi. Babam gitmişti."

"dünya dışardaydı ve her şeye kayıtsızdı ama önemi yoktu. milyonlarca insan vardı dışarda, köpekler, kediler, sincaplar, binalar, sokaklar, ama önemsizdi. sadece bir baba, ustura kayışı, banyo ve ben vardım."

"biri bana çirkin olduğumu söyledikten sonra gölgeyi güneşe, karanlığı ışığa yeğler olmuştum."

''benim cenazem söz konusu ise zamanında orda olmam gerekir. düğün benim düğünümse zaten cenazem demektir.''

Babasına haftalık 50 cent harçlığın yetmediğini, 1 dolar yapması gerektiğini söyler. Babası Chinaskiyle sinir bozucu bir şekilde dalga geçip gülerek 50 cent vermeye devam ediceni söyler ve bunun üzerine Chinaski der ki: "Nefret ediyorsan yalvarmazsın."

Bu kitabı alın okuyun, okutun.
http://fizy.com/s/1d7ayf