Biliyorum; resmen 1 seneyi geçti, yazmadım. Bunca zamandır ben neler yaptım? Buraya bin kere gelip yazmak, anlatmak istedim. Ama asla yaşadıklarımı, hissettiklerimi anlatıcak cümle bulamadım.
Hiçbir cümle hissettiklerimi anlatmaya yetmezdi. Hiç kimse (eminim) benim gibi hissedemezdi. Hiçbir şey şu 1 seneden daha güzel olamazdı.
Fakat bu yazı hissettiğim şeyleri tam olarak ifade edemicek olsa da, artık yazılmalıydı.
Nasıl yazıcam, nasıl cümle kurucam bilmiyorum ama daha önce böyle bir heyecanla yazı yazmadığımı biliyorum. Heyecandan ölüyorum. Sonunda bu yazıyı, aşkımı buraya yazıyorum.
***
Şu koca 1 senede neler oldu? Ben deli gibi aşık oldum! Ama öyle böyle değil. Daha önce hiç hissetmediğim şeyleri hissettim, daha önce hiç yaşamadığım güzellikle bir sene geçirdim. "Yok canım herhalde daha fazla aşık olamam daha ne kadar sevebilirim?" derken her gün daha çok sevdim. Her gün daha çok heyecanlandım. Her gün, her saniye onunla olmak istedim. Ve şu 1 senede onun yanında olduğum her saniye 'yaşıyor' hissettim.
Bir insanın hayatı genel hatlarıyla değişmese de, yine de çok değişmiş gibi hissedebilir mi? Vallahi hissedebilirmiş. Her gün uyuyorum, kalkıyorum. Farklı farklı şeyler yapmıyorum ama sanki şimdi yeniden yaşıyorum. Her gün heyecanla uyuyup, heyecanla kalkıyorum. Yemin ediyorum abartmıyorum ya da masalsılaştırmaya çalışmıyorum. Hatta dedim ya ifade bile edemiyorum ama ben tarif edemeyeceğim kadar çok seviyorum.
***
Bugün benim sevgilim doğdu. Bu bizim birlikte kutlayacağımız 2. doğum günü olucak. Geçen sene ellerimle kek yapıp üstüne mum koymuştum.Bi de üstünü fındıkla doldurmuştum. Kekim heyecandan yaptığım en kötü kekti. Kekin kabaranı makbuldür ya, bu kek kabarmamış yanardağ gibi patlamıştı. Sevgilim keki görür görmez "hayatımda gördüğüm en güzel krater parçası" demişti ve kocaman bir iştahla o keki bile yemişti.
Tabii ondan sonra "aslında çok güzel kek yapıyorum"u ıspatlamak için onlarca kek yaptım. Üstünü fındıkla doldurmadım. Krater parçası gibi değil, düzgün bir kek gibi oldular. Ama hiçbiri o kek kadar özel olamadılar.
***
29 Mayıs 2016'da büyük bi aşkla sevgili olduk. Beni dünyanın en en en en mutlu, en şanslı insanı yaptı. Bana bebekler gibi baktı. Hep kendinden çok düşündü. Bana bir sürü şey öğretti. Çift olmak neymiş, kendinden çok başkasını düşünmek neymiş, en ufak şeylerle mutlu olmak neymiş, iki kişilik yaşamak neymiş gibi daha sayamadığım bir sürü şey. O bana filmlerde gördüğümüz "bunlar film, gerçekte böyle şeyler olamaz" dediğimiz şeyleri yaşattı. O bana göre dünyanın en harika, en mükemmel insanı. En en en tatlısı.
***
Hayatınızda "işte o kişi" dediğiniz kişi gerçekten bir gün karşına çıkıyormuş. Onu daha ilk günden anlıyormuşsun. Daha önce hissetmediğin her şeyi hissederken, zaman sadece onunla güzel geçerken, her filmden, müzikten, yemekten onunla daha fazla zevk alırken, güzel bir anda duygulanıp ağlayasın gelirken, kaybetme korkusu neymiş diye öğrenirken sürekli içinden "çok aşığım!" diyosun. Ona bebekler gibi bakıp, onu dünyadaki tüm kötü şeylerden korumak istiyosun.
El ele yürürken çoğu zaman önüme değil de ona bakıyorum. Önce elime bakıp sonra onun yüzüne bakıyorum. Elimi tutan kişi o olduğu için o an heyecan ölüyorum. Ya da karşılıklı oturmuş bir şey konuşurken çoğu zaman yüzünü, gözünü hayran hayran inceleyip kendimden geçiyorum. Sürekli içimde kocaman bir aşk, sevgi ve şefkat hissediyorum.
Ona benim için ne kadar önemli ne kadar değerli olduğunu tam olarak hissettirebiliyo muyum bilmiyorum ama ben kendimi onun yanında çok değerli, çok özel ve acayip güvende hissediyorum.
***
Biz sürekli "Daima!" diyoruz. Yanına bi de kalp koyuyoruz. The Cure - Disintegration albümünü her dinlediğimizde çok duygulanıyoruz. İçtiğimiz her şeyi tokuşturuyoruz. Yediğimiz her yemeği, her tatlıyı önce birbirimize yediriyoruz. Biz birlikte çok gülüyoruz. Bütün merak ettiğimiz filmleri- dizileri birlikte izliyoruz. Birlikte alışveriş yapmayı çok seviyoruz.
"Kadınlar alışveriş yaparken erkekler sıkılır" cümlesini hiç yaşamadığımız gibi, benimle gratis'te uzun uzun sıralar bekliyor. Ben demeden sepeti kullandığım tüm ürünlerle dolduruyor. Sürekli bana 'Aile Spotify'ımızda dünyanın en güzel şarkı listelerini yapıyor. Ben dünyanın en şanslısı değilim de neyim?!
***
Sevgilim Hırvatistan'a gitmeden önce sözlükten Hırvatça bikaç kelime, cümle ezberlemeye çalıştı. İşte ne biliyim "Nasılsın?" "Bir bira alabilir miyim?" "Ne kadar?" gibi. Ben günlük işine yaricak bisürü cümleyi önemsemeden;
"Aaa?! Senin için orda ezberlemen gereken tek cümleyi buldum. Sadece şunları bilsen yeter." dedim. Merakla dinliyor. Neymiş o kadar önemli hırvatça sürekli kullanacağı cümle diye.
- Karım var. Ben evliyim........
Sonra bisüre güldük. Üstüne bisürü espri yaptık ama aklımızda kalan tek hırvatça şey Nasılsın'dı.
Kako si? :)
***
Onsuz bir anım geçmesin istiyorum. Beni hep çok sevsin istiyorum. Ölene kadar benden başka hiçbi şey düşünmesin istiyorum. Tüm bencilliğimle onu çok seviyorum.
***
Canım sevgilim, iyi ki doğdun! İyi ki benimsin. Nice mutlu, birlikte senelerimize. Her şey seninle güzel. Her şey seninle özel. Beni dünyanın en mutlu insanı yaptığın için, bana bunca özel ve gerçek olduğuna bile inanamadığım hisleri yaşattığın için sonsuz teşekkür ederim. Bana öğrettiğin her şey için, her duygu için iyi ki benimsin ve iyi ki varsın sevgilim.
Bu yazının şarkısı yok, kocaman bir albümü var.
O da Disintegration.
Seninle, Daima!